2 Haziran 2013 Pazar

Feza Çağı'nın müzikçileri: Siluetler


Feza Çağı'nın müzikçileri: Siluetler
Nerede eski devirlerin insanı derin düşüncelere salan sazendeleri, nerede Siluetler? Arada karlı dağlar var. Eskinin mistik havası yok bu gençlerde. Hareket var, ateş var, 20. asır var...

Beyoğlu'nun büyük sinemalarından Fitaş'ın sahnesinde «Altın Mikrofon» adlı müzik yarışması yapılıyordu. Sahneye "Siluetler" adlı topluluk çıkmıştı. Şef Mesut Aytunca, dinleyicileri selamladıktan sonra, ilk parçalarının adının «Akromion» olduğunu söyledi. Herkes birbirine baktı. Hiç kimse bu kelimenin ne anlam ifade ettiğini anlayamamıştı. Bu esnada ön sırada oturanlardan bir doktor, yanındaki eşinin kulağına eğildi:

- «Hanım, biliyor musun,» dedi: «Akromion, ne demek?»

Kadın, «Bilmiyorum» gibilerden başını iki yana salladı. Doktor tekrar eşinin kulağına eğildi:

- «Akromion, vücudumuzda bulunan kemiklerden birinin ismidir!...»

Kadının gözleri büyüdü. Şaşırmıştı. O sırada çalınmakta olan parçayı daha dikkatli dinlemeye başladı. Orkestra gözüne bir başka türlü gözüktü.

Siluetler'le şef Mesut Aytunca'nın Yıldız asfaltı üzerindeki dairesinde konuştuk. Hepsi de cin gibi, esprili delikanlılar. Nerede eski devirlerin insanı derin düşüncelere salan sazendeleri, nerede bu gençler? Arada karlı dağlar var. Eskinin mistik havası yok bu gençlerde. Hareket var, ateş var, 20. asır var...
(Soldaki fotoğraf: Siluetler, bugünkü gençliğin temsilcileri. «Altın Mikrofon» yarışmasında aldıkları birincilik ünlerini daha da yaydı. Şu anda Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde konserler veriyorlar. Soldan sağa doğru, Erol Bilem, Mesut Aytunca, Metin Alatlı, Aydın Daruga ve Rasim Ulusman.)

«Çocuklar" dedik, «Sahi nedir bu «Akromion» isimli parçanızın anlamı?» Hepsi birden kahkahalarla gülmeye başladılar. «Söylemeyiz» dediler: «Madem gazetecisiniz, arayın bulun!...» 

Sonra, şefleri Mesut Aytunca şunları anlattı: «Ben istanbul Tıp Fakültesi'nde öğrenciyim, ikinci sınıfta okuyorum. Fakat bu gidişle bitirip doktor olacağım pek yok. Bir beste yapmıştım, arkadaşlarla ne isim koyalım diye araştırıp duruyorduk. Fakat hiçbirimiz de şöyle dişe dokunur bir isim bulamıyorduk. Nasıl oldu hatırlayamıyorum, birden 'akramion' kelimesi aklıma takılıverdi. Ama o anda ben de bu kelimenin vücudumuzdaki kemiklerden birisi olduğunu çıkaramadım. Neden sonra düşündüm, buldum ki, akromion, Tıp Fakültesi'nin ikinci sınıf kitaplarından birinde geçen bir kelime... Bunda da bir hayır var, dedik ve bestemizeoybirliğiyle bu ismi verdik.»

Siluetler 1963 yılında bir araya gelmişler. Perdenin ilk açılışında yüzleri gözükmediği, dinleyicilerin karşısına ışık oyunlarıyla siluet olarak çıktıkları için bu ismi almışlar. Hepsi de öğrenci. Rasim Ulusman ile Aydın Daruga lisede, diğerleri üniversitede okuyorlar. Siluetler, bir «show orkestrası» niteliğini taşıyor. Enstrümantal aranjmanları var. Diğer orkestralar
gibi sözlü aranjman yapmıyorlar. Erol Bilem, bunun nedenini şöyle izah etti:

- «Sözlü aranjmanlarda Türkçe bozuluyor, kişiliğini kaybediyor. Fakat yine de sözlü aranjman günün modası olarak devam edip gidiyor. Biz bu akımın devamlı olacağına kani değiliz.»

Orkestranın en önemli enstrümantal aranjmanları şunlar: 

«Lorke... Lorke...» Bu bir Kürt havası. Davul, zurna ile çalınan bu parçayı batı müziği enstrümanları ile aranje etmişler. Arkasından «Kaşık Havası» geliyor. Ve nihayet «Dede Efendi 66» bu yılın bombaları arasında... Parça klasik Türk müziğinin büyük bestekârı Dede Efendi'nin hicvidir...

Siluetler'in kadrosu şöyle sıralanıyor: Mesut Aytunca (solo gitar), Erol Bilem (bas gitar), Rasim Ulusman (ritm gitar), Metin Alatlı (org piano), Aydın Daruga (bateri).
(16 Temmuz 1966)(Yazı www.turknostalji.com sitesinden alınmıştır.)

Hiç yorum yok: