27 Temmuz 2013 Cumartesi

Gazete: Batman'ın 'altın' orkestrası (Müjgan Halis, Sabah Gazetesi Cumartesi Eki, 13.02.2009)

Batman'ın 'altın' orkestrası

Filmin yönetmeni Metin Avdaç ve grubun solisti 70'lik delikanlı İlhan Telli'yle o günlerin müziğini ve Batman'ı konuştuk..
Batman; son yıllarda kamuoyunun Hizbullah'la, kadın intiharlarıyla, faili meçhullerle tanıdığı bir kent. Ancak bu tarif 2000'lerin Batmanı'nı anlatıyor. 60'lı yıllarda Batman bambaşka bir yerdi.
Doğu Ekspresi'ni taşıyan demiryolunun ikiye ayırdığı kent, petrolün bulunmasıyla İluh adlı bir köyden Batman adlı bir kente dönüşmenin sancılarını yaşıyordu.
Rayların bir tarafı ilkel bir kasaba panoraması çizerken, diğer tarafında ise TürkiyePetrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) çalışanları için yarattığı bir cennet vardı: Site.
Üç katlı işçi apartmanları ile tek katlı mühendis villalarından oluşan sitede ne yoktu ki? Şehrin İluh tarafında insanlar radyoyu şaşkınlıkla karşılarken, hastaneler, okullar, sinema salonları ve yüzme havuzları bütün konforuyla Sitelilelere hizmet verirdi. O dönem sadece TPAO çalışanlarına açık olan sitenin havuzu yazın ışıklandırılır ve bir dans salonuna dönüştürülürdü.
Dans müziklerini ise sonraları bir efsaneye dönüşecek bir orkestra çalardı: TPAO Batman Orkestrası. Çalınan caz müziğiyle havuz kenarında salınarak dans edenler, o yıllarda yeni yeni kulağa çalınan Anadolu popun 'çılgın' ezgileri eşliğinde kendilerinden geçerdi. Batman'ın bir kısmı yoksulluktan kırılsa da, kapağı TPAO'ya atan Batmanlılar da bu eğlencelerden ve konfordan nasibini alırdı.

KÖY DÜĞÜNLERİNE BİLE KATILDILAR 

Şimdilerde Batman'da genç kadınları havuz kenarında mini etekleriyle çılgınca dans ederken hayal etmek neredeyse imkânsız ama, sonraları bir efsaneye dönüşecek olan orkestra, bununla yetinmez halk konserleri verir, düğünlere bile giderdi. Peki kimdi bu adamlar, niye Türkiye'nin daha 'müsait' yerleri varken, Batman'da bir araya gelmişlerdi? Grubun kurucusu Ahmet Akman'dı, Türkiye'nin dört bir yanından müzisyenleri bir araya getirmiş ve petrolle yeniden keşfedilen kentte çalışmaya giden mühendislerin ve diğer çalışanların sosyal hayatlarına renk katmak için bir grup kurmaya karar vermişti.
İlk dönemlerinde caz parçaları, yemek müziği ve dans parçaları çaldılar ama kısa bir süre Batman ve çevresine öyle çok hayran oldular ki, köy düğünlerine bile katıldılar.
Akman bir süre sonra ayrıldı ama Türk hafif müzik hayatında bir efsane olacak grubun da nüvelerini atmış oldu: Klavye ve vokalde İlhan Telli, bateride Semih Özmert, gitarda Ünal Üstol, basgitarda Çetin Oral, tenor saksafonda Ünal Yiğitbaş ve gitarda Atilla Akman'ın oluşturduğu Batman Orkestrası; TPAO'nun o günlerde sanata yaptığı yatırımın sonucuydu. Tek işleri müzik olan bu adamlar TPAO görevlendirmesiyle kurumun şubelerinin olduğu her yerde konserler vermeye başladılar.

TÜRKÜLERİN CAZ YORUMU 
TPAO Batman Orkestrası, 1960'ların sonlarına doğru, o sırada ortaya çıkan Anadolu pop akımının etkisiyle, türkülerin caz yorumunu yapmaya ve çalmaya başladı. Aynı yıllarda düzenlenen Altın Mikrofon yarışmalarına da katıldı. 1966'daki yarışmaya Fırat Kenarında Yüzer Kayıklar/Kaleden Top Atarlar şarkıları ile katıldılar. Sonraki yıllarda rock'n roll melodileri, çalışmalarında daha baskın olmaya başladı. 1967'de Altın Mikrofona Ay Beyaz Deniz Mavi/Kara Toprak şarkıları ile katıldılar ve dördüncü oldular. 1968'de ise Meşelidir Enginde Dağlar/Aç Aç Kollarını ile güçlü rakipleri Erkin Koray, Moğollar, Cem Karaca'yı bile geride bırakarak birinci oldular. 1960'lı yıllardaki değişimleri, yaratılan özgürlük ortamının sanata yansımasını ve Batman'dan bile böyle bir gurubun çıkması ise yıllar sonra bir belgesel filme konu oldu.
Çocukluğu TPAO Batman Orkestrası'nın müzikleriyle geçen bir fotoğraf sanatçısı, Metin Avdaç; grubun öyküsünü anlattığı filmine Kara Altından Altın Mikrofona adını vermiş. Metin Avdaç'la ve orkestranın solisti İlhan Telli (72) ile buluştuk ve o dönemin Batman'ını, müziğini ve aslında devletin sanata yaklaşımını onlardan dinledik...

OKULDAN KAÇIP SİNEMAYA 

Metin Avdaç Batman doğumlu, babası da TPAO da işçi olan bir fotoğraf sanatçısı ve belgesel film yönetmeni. Ailece gittikleri localı yazlık Saray Sineması'nda başlayan sinema tutkusunu, özellikle kente Yılmaz Güney filmleri geldiğinde okuldan kaçışını gülümseyerek anlatıyor: "Bir çam ağacı belirlemiştim, onun altına çantamı ve siyah önlüğümü gömüp Raman sinemasına giderdim. O zamanın teknik koşulları bugünkü gibi değildi, filmler sık sık kopar, yanardı. Makinistin sokağa atttığı filmleri toplar, lokum kutusundan projeksiyon makinası yapar, arkadaşlarıma gösterim yapardım." O yıllarda bir yakının aldığı Leika makinayla fotoğraf çekmeye başlamış, ama asıl düşü sinema olmayı hep sürdürmüş. Sonrası ekmek kavgası. Bir devlet kuruluşunda yıllarca elektrikçi olarak geçen yıllar ve 1985'e kadar ertelenen hayaller. 1985'te alınan Compact fotoğraf makinasıyla yeniden amatörce fotoğraf çekmeye başlamış ve bu amatörlük 1996'daki Canon A1'e kadar sürmüş. O yıllarda görevi nedeniyle Çorlu'da olsa da, fotoğraf dünyasından uzak kalmamak için sürdürdüğü arayışlar onu İFSAK'ın kapısına götürmüş. Çektiği belgesel fotoğraşar hayalindeki sinemaya yaklaştırmış Metin Avdaç'ı ve 2006'da ilk filmi Torakçılar'ı çekmiş.
Odun veya kiremitin kümbet haline getirilerek yakılmasıyla oluşan odun kömürü olan 'torak' işini yapanları konu ettiği ilk belgeselinden sonra, bir gün Batman'ın yerel gazetelerini okurken gördüğü bir haber onu çocukluğuyla ve TPAO Batman Orkestrası'yla buluşturmuş: "Birden şimşekler çaktı. İlkokulda okurken 23 Nisan maskeli balolarında, Cumhuriyet bayramı balolarında, düğünlerde onları çok dinlemiştim.
1968'de Batman'a Altın Mikrofon'u götüren orkestrayı hemen hatırladım ve bunun belgeselini yapmalıyım diye düşündüm." Bir dönem İstanbul'dan farkı olmayan memleketini ve o memleketten çıkan orkestrayı tam sekiz aylık bir çalışmayla, 60 dakikalık bir film haline getirmiş. Hem de tamamı memur maaşıyla ve kredi kartlarına borçlanarak. Batman, İzmir, Lüleburgaz'de yapılan çekimler tamamen arkadaş dayanışmasıyla gönüllü bir şekilde tamamlanmış.

BATMAN BAŞKAYDI 
Sonrasını ve o günlerin Batmanı'nı 'İlhan ağabey' diye seslendiği İlhan Telli anlatıyor: "Beyoğlu'nda piyanomla İngilizce ve İtalyanca şarkılar söylerken, Batman'dan gelen teklişe eşimi de alıp bu hiç tanımadığım şehrin yolunu tuttum. Anlatılır gibi değildi Batman, modern bir yerdi, okulu, yüzme havuzları, tenis kortları olan bir şehirdi. Çocuklarımıza yüzme hocaları, bale hocaları getirdik." 1979'a kadar Batman'da kalmış İlhan Telli. Batman halkının yaptıkları müziğe çok ilgi gösterdiğini anlatırken, yanımızdaki Metin Avdaç'ı göstererek, "İşte bir tanesi öyle etkilenmiş olmalı ki, olgunluk çağına gelince bunu belgesel haline getirdi," diye konuşuyor. Orkestradaki beş müzisyenin 1977'de bir arada kaldığını, daha sonra çeşitli ayrılmalar ve yeni katılımlar olduğunu anlatan Telli, 1979'dan sonra ayrıldığı Batman'a bir daha gidemememiş. Yerleştiği İzmir'de arabeskin de yaygınlaşmasının etkisiyle Fransız tatil köylerinde, lüks otellerde müzisyenlik ve animatörlük yapmış.
Filmini, sinema aşkına tutulmasına neden olan ve Batman'daki sinemaya da adını veren Yılmaz Güney sinemasında göstermeyi çok isteyen yönetmen Metin Avdaç, Kara Altından Altın Mikrofon'a'yı İstanbul Film Festivali'nden sonra, Antalya Altın Portakal ve Adana Altın Koza festivallerine de gönderecek. Sonra Midyatlı Süryanilerin şarap yapma öykülerini ve Müslümanların pestil ve sucuk yapma hikayelerini anlatacağı yeni belgesel filmi için çalışmaya başlayacak.

Hiç yorum yok: