5 Nisan 2012 Perşembe

Kitap Eleştirisi: Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço (Birgül Yangın)


Kopuz, Barış’ın elinde gitar oldu
Birgül Yangın, genç bir edebiyat öğretmeni. Çocukluğundan beri şarkılarını dinleyip hayran olduğu Barış Manço’yu üniversiteyi bitirme tezi olarak inceledi. Şimdi tezini kitaplaştırdı ve karşımıza, yepyeni bir Barış Manço portresi çıktı: Elinde kopuz yerine gitar olan bir ozan...
‘Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço’ gibi bir ifade, düz bir cümlenin içinde geçiyorsa fazla ilginizi çekmeyebilir. Fakat aynı kelimeler bir kitabın kapağında karşınıza çıkıyorsa, o zaman biraz daha dikkat kesilebilirsiniz. Birgül Yangın imzasıyla Akçağ Yayınları’ndan çıkan ‘Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço’ isimli kitap, Barış Manço’ya olan sevgimizle birleşince bizim de dikkatimizi çekti.
Barış Manço’ya daha yaşadığı dönemde dünyanın birçok ülkesini gezmesinden dolayı ‘Barışçelebi’ ismini vermiş; ama onun ‘âşık–ozan’ geleneğinden gelen yönü üzerinde fazlaca durmamıştık. Yunus’tan, Karacaoğlan’dan ve Hz. Mevlâna’dan esinlenmesi bir tarafa Barış Manço, kendi bestelerinin sonlarını tıpkı aşıkların yaptığı gibi ‘Barış der ki...’ cümlesi ile bitiriyordu. Birgül Yangın, işte bu noktaya, Barış Manço’nun ozanlığı üzerine dikkatlerimizi çekiyor eserinde. Kitap, aslında yazarın üniversiteyi bitirme tezi. Tezlerde ise genellikle akademik bir çalışmanın donukluğuyla karşı karşıyasınızdır. Ama, ‘Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço’ isimli bu kitabının daha ilk sayfalarında o beklediğiniz donukluğun yerine, bir sanatçıyla onun sevgisini her şeyin üstünde tutan bir insanın portresi ile karşılaşıveriyorsunuz. Kitabın sayfaları arasında ilerlerken Barış Manço ile ilgili birçok bilgi ediniyor; bir yandan da yazarın sanatçıya olan hayranlığına dikkat kesiliyoruz. Belki, Barış Manço kadar onun, yazar olan hayranının hayatını da merak ediyoruz.
Birgül Yangın, henüz 23 yaşında. Üniversiteyi iki yıl önce bitirmiş ve edebiyat öğretmenliği yapıyor. Barış Manço’yu da çocukluğunun ‘Adam Olacak Çocuk’ programlarından beri takip ediyor. Büyüyor, üniversiteyi okuyup ‘adam olacağı’ günleri beklerken Barış abisinin öldüğü haberini alıyor. Tanışmadığı, uzaktan uzağa takip ettiği; ama hayranı olduğu bu insanın ardından çok gözyaşı döküyor. Üniversiteyi bitirme tezinin de tam böyle bir döneme denk gelmesi Birgül öğretmende ‘neden tezimin konusu Barış Manço olmasın’ fikrini uyandırıyor. Tez danışmanı Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na gidip konuyu açıyor ve tezini Barış Manço üzerine kurguluyor. Yazarın tek üzüntüsü; böyle bir tezin sanatçının hayattayken yapılmaması konusunda. ‘Onun sağlığında böyle bir tez yapabilseydim, kim bilir daha ne özelliklerini ortaya çıkarabilecektim. Merak ettiğim hususların cevabını alabilmiş ve daha sağlıklı bir çalışma yapmış olacaktım.’ diyor Birgül Yangın. ‘Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço’ araştırmasını yaparken, yıllar içinde biriktirdiği kasetlerden, gazete ve dergilerden oluşan koleksiyonundan en büyük desteği almış. Ama bu esere bakış açımızın da bir çerçevesini çiziyor yazar: “İmkanların zorlandığı bu eser, bilimsel bir çalışma olmanın yanı sıra bir duygusallık ürünüdür de. Sıradan fakülte tezlerinden farkı belki de bu. Sadece bilim kokan bir eser değil, sevgiyle yoğrulmuş bir emeğin neticesi.”
‘O, tarihi değil, geleneği seviyordu’
Peki, çok sevdiği Barış Manço, Birgül öğretmene göre nasıl bir kişiliğe sahipti: “Sanatçı sıfatını yakıştırdığım ender insanlardan biri idi. O, geniş bir yelpazeye sahipti. Hayatın gayesini yansıttığı eserleriyle bir filozoftu benim için. ‘Ben tarihi değil, geleneği seviyorum. Tarih ölür, gelenek yaşar.’ ifadesiyle tutucu olmayan, değerlerine sahip çıkan bir insandı. Karizmatik kimliği, üslubu, hayata bakışı ile sıradanlıktan sıyrılıp, aykırılaşmadan farklılığını gösteren büyük bir sanatçıydı.” Eserlerindeki edebi unsurları ve şarkıcı kimliği göz önüne alındığında Barış Manço çağımızın modern bir âşığı aslında. Yazara göre Barış’ı diğer aşıklardan ayıran özellik belki elinde saz ve kopuz yerine gitar olmasıydı. Görünüşü, tarzı farklıydı; ama Barış’ın besteleri Doğu ve Batı’nın sentezi olan Anadolu ezgileriydi hep. “Eserlerini dikkatle dinlediğinizde ne kadar çok atasözüne, deyime, halk hikâyeleri ve halk inanışlarına yer verdiğini görebilirsiniz. Âşıkların adını ‘tapşırması’ gibi, türkü formatındaki şarkılarında ‘Barış der ki’ ifadeleri gözden kaçmazdı.” diyor yazar. Barış Manço’ya kim bakarsa baksın onda Yunus Emre’nin sevgi, Mevlâna’nın hoşgörü, Karacaoğlan’ın güzellik anlayışı, Dede Korkut’un söyleyiş özellikleri, Evliya Çelebi’nin seyyahlığının televizyona yansımış halini görebilirdi. Aslında bütün bunları birleştirip bir tez konusu yapan yazar, kitabında müzikal bir kimliği olan Barış Manço’yu edebiyat dünyası içinde bir ‘ozan’ olarak kabul etmenin gerekçelerini sunuyor okura.
“Onu anlatmakta sıkıntı çektiğim zamanlar Beethoven’in ‘Hislerim güneş gibi ve ben onları bir mummuş gibi anlatmaktan usandım artık.’ sözlerine sığınırım.” diyor Birgül Yangın. Kitabını, kendisi kadar hayran olduğu Barış dostlarına yeni bir bakış açısı sunacağı görüşündeki yazarın son sözü yine Barış Manço’ya: Sevgili Barış Manço! Sen olmasan bu çalışma hiç olmazdı. Kişiliğinle ve sanatınla örnek olduğun, rüyalarımda bile olsa yanımda yer aldığın, şarkılarınla göndermeye devam ettiğin mesajlar için sana binlerce teşekkür ediyorum.”
Fatih Selvi / İstanbul
13.04.2002
(Zaman Gazetesi)

Hiç yorum yok: