3 Mart 2012 Cumartesi

Münir Tireli'nin kaleminden Ersen ve Dadaşlar


Ersen Dinleten

Ülkemizin üzerinde yaşayanları günümüze göre daha fazla şaşırtabilme potansiyeline sahip bir yazgıyı yaşadığı yıllarda yazımızın kahramanı şirin semtimiz Fatih’te dünyaya geldi (4 Haziran.1946). Gözlerini açtığı semtin bir gereği olarak radyodan olsun gitarına amflikatör yapma lüksünden mahrum kalarak müziksel serüvenine başladı. Babası Berber Ali’nin keman tutkusundan nasibini alarak hem ilk enstrümanına, hem de yaşam boyu sürecek sesli tecessüs eğilimine kavuşmuş oldu.İlerleyen yıllarda sahip olduğu ilk gitarı ile amatörlük dönemini yaşama fırsatını yakalayamadan Çin Pavyonu’nda gitar eşliğinde piyasa şarkıları söylemeye başladı. Bu başlangıç Ersen bünyesinde tecimsellik ile müziğin atbaşı gitmesinde önemli bir etken oldu.
Çin Pavyonunda çalışabilmek için yapılan mahkeme kararlı düzeltme sonucunda küçük yaşta yapılmak zorunda kalınan askerliğin getirdiği travmanın akabinde Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’nda çalışmaya başladı. 1967 yılında girdiği bu orkestra aynı zamanda Ersen’in ilk kez doğru müziği yaptığı ve öğrendiği bir uygulamalı okul olma özelliğine sahiptir.
Şerif Yüzbaşıoğlu’ndan sonra 1969 yılında Ünol Büyükgönenç ve Cengiz Türksoy gibi müzisyenlerin de yer aldığı Salim Ağırbaş Orkestrasına katıldı. Bu dönemde Ersen’in İspanyolca şarkılar söyleyen vokal elemanı olarak ismini duyurmaya başladı.
Aynı yıl içerisinde, Cem Karaca’nın Türkofon Plak Firmasında prodüktörlüğe soyunması ile birlikte Bunalımlar, Kaygısızlar gibi grupların yanısıra Ersen de yeni keşiflerin içerisinde yerini aldı. İlk plağında Ünol Büyükgönenç’in gitarı eşliğinde “Olvido-Ak Güvercin” bestelerini seslendirdi.
1970 Ağustos’una kadar piyasa müziğini plaklarda zaman zaman erken Anadolu Pop formlarına yakınlaşarak icra eden Ersen, o tarihte Moğollar ile birleşti ve grubun Aziz Azmet sonrası solisti oldu. Enstrümental çalışmalarda ise kemanı ile gruba eşlik etti. 1 ay süren bu beraberlik Moğollar’ın Fransa’ya “Danses Et Rthymes De La Turqouis Aujurd Hui” plaklarını yapmak üzere gitmeleri üzerine sona erdi.
Moğollar beraberliğinden sonra Diskotür adına önce “Çakıl Taşları-Aşkın Rüyası” adlı piyasaya dönük bir plak doldurduktan sonra, Anadolu Pop’un bir başka önemli grubu Üç Hürel ile “Beni Hor Görme Kardeşim-Dertli Kaval” plağını yaptı. Bu plak Ersen’in uzun süre aralıksız olarak sürdüreceği POP-FOLK döneminin de başlangıcı oldu. Bu plak ile birlikte Ersen hamisi olan Cem Karaca’nın etkilerinden sıyrılıp daha yumuşak bir söyleyiş stilini benimsedi. Bir başka deyişle Cem Karaca’nın prodüktörlüğünden Antuan Şoriz’in yapıcı yönlendirmeleri ile sıyrılarak, takriben Cem Karaca’nın yurtdışına çıkmasına kadar sürecek olan özgün bir Ersen vokaline yöneldi.
Akabinde bir session ekibi (Zafer Dilek, Taner Öngür, Seyhan Karabay, Hüseyin Sultanoğlu) ile yapılan “Kozan dağı” plağının yayınlanması ile birlikte başında beresi, elinde kavalı ile Ersen ülkenin belli başlı Anadolu Pop figürlerinden biri oldu. Ticari anlamda önemli bir başarı elde eden bu plak, uzun süre aynı yılın olimpiyat jingle’ı “Pop Corn” ile Hey Dergisinin listesinde ön sırada yer aldı.
Moğollar ile ikinci defa birleşme ve olaylı ayrılığın akabinde 1974 başına kadar süren Kardaşlar dönemi yaşandı. Sert bir Anadolu Rock formülünün uygulandığı grup ile Ersen iki 45’lik plak hazırladı. Fehiman Uğurdemir, Ünol Büyükgönenç, Seyhan Karabay, Cengiz Teoman’dan oluşan Kardaşlar’ın Cem Karaca’nın yerini tutması için gruba dahil ettikleri Ersen’in müzikal kişiliğini bulması ile sözkonusu misyonun dışına çıkmasının akabinde bu ortaklık da sona erdi.
Bu ayrılığın ertesinde Ersen soyadı gibi kullanacağı Dadaşlar grubunu Kardaşlar’dan ayrılan gitarist Fehiman Uğurdemir, eski Moğol Taner Öngür, TANK(Taner Öngür, Aydın Çakus, Nur Yenal, Kılıç Danışman tarafından 1973 sonunda önceleri Fikret Hakan’a eşlik için Elektronik Şok adı altında kurulan plak yapabilselerdi belki de herşeyin çok farklı olabileceği bir grup)’tan organist Kılıç Danışman, eski Bunalımlar elemanı davulcu Mehmet Gözüpek ile birlikte kurdu.
Anadolu rock’ın progresif bir anlayışla icra edildiği ilk plaklarının (Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm-Yedin Beni) akabinde, 1975 başında Anadolu Rock formu ile Orhan Gencebay, Vedat Yıldırımbora tarafından ilk denemeleri yapılmış olan serbest çalışma tavrının sentezine yöneldi. Bu yönde ilk plak yaylı sazlara Barış Manço’dan sonra Anadolu Pop içinde ilk kez ağırlık verilen Kul Hasan’dan alınan “Döne Sevdiğim” idi. “Yedin Beni” de her ne kadar tipik pop folk hattında gitse de Fehiman’ın elektro bağlaması ile sürüden ayrıldığını hissettiren Ersen 1976 yılına kadar bu akımın çoktan bitmiş olan ömrünü uzatmayı başardı.
Serbest çalışma tavrı ile ana akım Ersen tarzının doruk noktası ise 1975 yılı sonunda yapılan “Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin- Dostlar Merhaba” ile ortaya konuldu. “Dostlar Merhaba”da Fehiman Uğurdemir’in ısrarlı bir biçimde elektro sazı kullanması, Özer Şenay’ın alaturkacılar çevresinde elektro saz üzerine yaptığı denemelerin, serbest çalışmaların batıcılardaki önde gelen temsilcisi Erkin Koray’ın ana enstrüman olarak gitarda ısrarlı olması nedeni ile garp cephesinde oluşan deneysel boşluğun bir ölçüde giderilmesini de beraberinde getirdi. Nitekim o dönemde Özer Şenay haricinde bu enstrümanın olanaklarını zorlayan başka bir müzisyen yoktu ve zikredilen iki isimden sonra 90’lı yıllarda Murat Ertel’in Zen ve Baba Zula bünyesindeki avantgarde denemelerine kadar bu hususta 3. bir isimden söz etmek olanaksız gibidir.
“Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin”de ise Kılıç Danışman’ın elektro piano ve synthorchestra ile bastığı akorlar, Taner Öngür’den sonra gruba alınan Özkan Uğur’un kendine özgü bass soundu, Mehmet Gözüpek’in alabildiğine temiz ve minimal tuşeleri ile Anadolu Rock ile Serbest Çalışmaların kardeşliğinin esaslı temelleri atılmış oldu. Böylelikle de “Arapsaçı”ndan sonra en atmosferik serbest çalışma örneği verilmiş oldu.
Bir sonraki Dadaşlar plağı “Zalim-Ekmek Parası” adını taşıyordu. Ersen’in kendince bir politik saf belirleme zorunluluğunun oluştuğu bu dönemde, Ersen çocukluğundan ilham alarak ajitatif bir söylemden ziyade kendi insanlık durumunu anlatması bakımından çok anlamlı bir şarkı ile dönemin rüzgarına bir soluk da kendisinden kattı. “Ekmek Parası” adlı bu çalışmada Kılıç Danışman gruptan ayrılmış, ana Dadaşlar kadrosu üç kişiye düşmüş (Gafil Gezme Şaşkın- Güzele Bak Güzele plağı ile aynı kadro), Ali Güçkan (gitar) ve Vural Şahin (org) gruba eklenmiş. Ayrıca bir önceki plakta yer alan yaylı ekibi aynı kadro ile yer almaktadır. Progresif yapıdaki şarkıda, erkek vokal grubunun sürükleyici bir işlevi bulunmaktadır. Yaylıların alaturka yürüyüşlerine, orgun akorlarının ve akustik gitarın sürüklediği sade bir ritm section eşlik etmektedir.
Aşık Mahzuni Şerif’in daha önce Edip Akbayram tarafından yorumlanan türküsü Zalım Zalım elektro saz ve keman grubunun önde olduğu Mehmet Gözüpek’in gayet ilginç davul sound ve tuşeleri ile işlediği bir düzenleme ile nefis bir serbest çalışma olarak Ersen’in anadolu pop dönemini aştığını müjdeliyordu.
Bu plağın ardından Fehiman Uğurdemir ve Özkan Oğur Dadaşlar’dan ayrılarak Biricik ile birleştiler. Biricik ile Dadaşlar ismi altında birleşen grupta Cengiz Teoman davul, Turhan Yükseler org çalıyordu. Orhan Gencebay tarafından lanse edilen Biricik, eski baterist ve arabesk döneminin bongocusu Burhan Tonguç’un üvey kızı idi. Turhan ve Cengiz de Orhan Gencebay’ın “Bir Araya Gelemeyiz” gibi plaklarında enstrümanları ile yer almış, arabesk ortamını bilen müzisyenlerdi. Pop, rock ve arabesk üzerine bir sentez oluşturma niyeti ile kurulan grup, Özkan ve Fehiman’ın Kurtalan Ekspres’e geçmesi ile dağıldı.
Zalım Zalım’dan sonra Ersen Dadaşlar’ını tamamen genç müzisyenlerden kurulu bir kadro ile yeniledi. Baki Yıldırım(org), Ferruh Çotuk (davul), Ali Güçkan (gitar), Uğur Yassı(bas)dan oluşan grup ile birlikte Dadaşlar plaklarda rock formundan çıkarak daha armonik ve yerli besteye yakın bir duruş benimsedi. 70’lerin Hababam Sınıfı, Neşeli Günler duygusallığı ile örtüşen yerli besteler iki plak halinde piyasaya çıktı.
“Kalbimdeki Acı-Gurur” ve “Ömür Biter Yollar Bitmez-Yalvarırım Dinle” adlı plaklarda Dadaşlar stüdyo orkestrasının ritm sectionı gibi görev yaptılar, düzenlemede ise dizginler Zafer Dilek’e verildi. Öte yandan konserlerde Dadaşlar rock formunda müzik yapmayı sürdürdüler.
1978 yılının sonlarına kadar plak yayınlamayan Ersen o dönemde Baha Boduroğlu tarafından kurulan Arı Yapım bünyesine geçerek “Akla Karayı Seçtim-Ne Kadar Güzel” 45’liğini ve ilk homojen soundlu uzunçaları “Bu da Bizlerden” i yayınladı. Tuğrul Karataş düzenlemelerinin bulunduğu bu plaklarda Ersen, popüler müzik içerisinde de gayet progresif olunabileceğinin örneklerini verdi. Dönemin popüler Kerem Güney besteleri “Aldırma Gönül” ve “Kıymayın Efendiler”in de yer aldığı bu plak Ersen’in polifoni bakımından en üst düzeye eriştiği plaklar oldular.
Sahnede ise Ersen “Ekmek Parası”, “Zalım Zalım”, “Aldırma Gönül”, “Kıymayın Efendiler gibi plak olmuş şarkıların yanısıra sadece sahnede seslendirdiği “Zam Zam Zam” gibi şarkılarla Cem Karaca, Selda gibi ismi çıkmış şarkıcılarla aynı sahneyi paylaşırken yadırganmıyordu. Hatta “Kalbimdeki Acı” plağı için dahi batıni bir sosyal içerik tespit eden plak eleştirilerine rastlamak mümkündü.
1979 yılında Almanya’da yerleşik Minareci Şirketi’nden çıkan “Bu da Bizlerden” uzunçalarının “Ersen-Sevilen Aranjmanlar” şeklindeki kaset versiyonunda “Bir Tanrıyı Bir De Beni Sakın Unutma” şarkısını Tuğrul Karataş düzenlemesi ile okuyarak o zamana kadar dolaylı olarak içerisinde yer aldığı serbest tarzda çalışmalar bünyesinde popülerlik kazanmış klişe bir yapıtı yorumlamış oldu.
1979 yılı içersinde Dadaşlar iki kez kadro değişikliğine uğradı. İlk kadro:Ferruh Çotuk(davul), Nejat Tekdal (klavyeli çalgılar), Ercan Birol (solo gitar), Nermi Kurt (bas), Levent Turan (perküsyon), Hasip Kalaycıoğlu şeklinde idi. İkinci kadro ise Ersen’in ilk manifesto niteliğindeki albümü “Arabesk Rock-Hatamızı Bilmeden Çekiyoruz”u birlikte hazırladığı tetikleyicilerini eski 2 Dadaş olan Taner Öngür(gitar) ve Mehmet Gözüpek(davul)in oluşturduğu Cem Kılıç(bas), Ufuk Kırbeyli (sax), Selahattin Yünkuş (org)’dan oluşan bir yapıydı. 1976 yılında piyasanın beğenileri dışında kendi müziksel yönelimlerini gerçekleştirmek üzere Müzik Laborotuvarı adlı stüdyoyu kuran Özdemir Erdoğan, Ersen’in içerisine girdiği yeni yönelimin en önemli destekçisi idi.
Gelecekteki popüler müziğin köklerinin arabesk adı verilen serbest çalışmalardan kaynak bulacağı tezinden hareketle 9/8’lik ritm üzerine kurulu Hatamızı Bilmeden Çekiyoruz adlı ateşleyici parça yapıldı. Anadolu Pop’un arabesk sularına yaklaştığı Gazan Mübarek Olsun, reggea ritmi üzerine kurulu “Müdür Beyin Yeşil Kürkü”, “Ömür Biter Yollar Bitmez”in duyarlılığına sahip “İki Elim Kanda Olsa” ve albümün sürpriz punk rock parçası “Bugün Bana Yarın Sana”, Anadolu Pop’ta hor görülen gazelin (aslında uzun hava) itibarının iade edildiği “Kahve Yemenden Gelir” ile birlikte müstesna bir albümün temelleri atılır.
Plakta ortodoks nitelikli tek arabesk çalışma “Hatamızı Bilmeden Çekiyoruz” olmasına rağmen, diğer parçalara sirayet eden anadolu pop soundu 70’lerde denenenden alabildiğine farklıdır. Türkü düzenlemelerin yönü “Ilgaz”, “Tombalacık Halimem”den “Muah Muah Can Hatice”ye kaymıştır. Türkü söyleyerek kariyerine başlayan birçok isim önce sahne çalışmalarına, sonra da plaklarına birer ikişer arabesk olarak tabir edilen şarkılardan serpiştirmeye başlamışlardı.
Kuşkusuz bu çalışmaları 60’ların sonunda başlayan serbest çalışmalardan ayırmak gerekir. Nitekim 80’lerin başında türkü kavramı ne yurttan sesleri ne de aşık/abdal kavramını ifade ediyordu. Kavram, Mahmut Tuncer, İbrahim Tatlıses gibi piyasa müziğinin yeni akmaya başlayan arteri ile temsil ediliyordu. (Bir nevi Ali Nazik tipolojisinin doğumu) Nitekim Orhan Gencebay, o yıllarda türkü söylememesini bir ödünsüzlük vesikası olarak zikrediyordu.
Ersen de tıpkı 1976 yılında Zalım Zalım plağında yaptığı gibi toplumsal nabzın piyasa müziğinin de rengini değiştirdiği bir dönemin ruhunu anadolu pop sounduna Taner Öngür’ün öncül düzenlemeleri marifetiyle yedirerek ülkenin görüp görebileceği en melez albümlerden birine imzasını attı.
Albümün yankısı, Deniz İzgi’nin Gong dergisindeki yazılar ile bambaşka bir yerde tezahür etti. Arabesk’e karşı güçlü bir alternatif olduğu saiki ile hareket eden TRT patentli Türk Hafif Müziği güruhunun saldırısına uğradı. Müzikte piyasa içerisinde olma konumunu asla aksatmayan Ersen serbest çalışmaların ülkenin gerçek popüler müziği olduğundan hareketle biraz da etkiye tepki diyerek, Orhan Akdeniz yönetiminde bir orkestrasyonla klasik tarzda bir arabesk plağı yaptı. Mucize(1981-Oskar Plak) adlı bu plakta Akdeniz, aynı yıllarda Müslüm Gürses tarafından da plak yapılmış pek çok şarkısını Ersen’in hizmetine sundu. Sonuçta, Ersen Kozandağı ile yakaladığı satışın çok benzerini bu uzunçaları ile yakaladı. 1982 yılında ise “Takma Kafanı Arkadaş” adlı 12 inchlik single (Süper 45’lik) çalışması ile bu alanda son eserlerini vermiş oldu. Bu plakta da Müslüm Gürses’in sesinden popüler olan Mutlu Ol Yeter’i okudu.
1982 yılı sonlarına doğru Levent Baki’ye (1981 yılından itibaren Dadaşlar Kavimhan adı altında Cem Karaca suni teneffüsü olarak tabir edilen Levent Baki’ye eşlik ettiler.) ödünç verdiği Dadaşlar’ını yeniden toplayarak Anadolu Pop mirasının yeniden sahiplendiği, ancak bu kez Ersen perzonası yerine yurttaşlıktan çıkartılan Cem Karaca’nın karizmasını 12 Eylül yönetiminin de hoş görebileceği ve tek kanallı devlet televizyonu mediumunu kullanabileceği bir mecraya sürüklediği yeni bir dönem başlattı.
Sözkonusu dönem Ersen’in isminin iktisadi anlamda rekabet ortamından çekilip, devlet himayesine geçtiği, böylelikle hatırlayanların kötü anılarla not düştüğü, 80’lerde doğanların ise hatırlamadıkları, öte yandan mirasın sağlamlığı ve Ersen’in grup müziğinde ısrarlı olması nedeni ile günümüzdeki anadolu pop hayaletinin dahi ilham kaynağı olabilecek “gayri Ersen” dönemi başlamış oldu. 1983 yılında “Anadolu Pop”, 1985 yılında “Vatan Bizim Ülke Bizim El Bizim”, 1986 yılında ünlü “Aman Tertip”in yer aldığı “Geçti Borun Pazarı Sür Eşeğini Niğde’ye”, 1988 yılında ise “Polis Haydar”lı “Ersen 1988” albümü yayınlandı. 1985 yapım “Vatan Bizim Ülke Bizim El Bizim” albümü haricindeki tüm çalışmalarda gitarist Mehmet Mısır’ın düzenlemeleri Ersen soundunun temel yapıtaşı durumundadır. Aynı dönemde klavyede Erkan Mutlu ve Atilla Kaya’nın da bulunduğunu belirtelim.
1992 yılına kadar albüm yapmayan Ersen, kapağında Dadaşlar yazmakla beraber Coşkun Aksel’in synthclavier düzenlemelerle bezeli “Paşa Gönlün Bilir” ile bir nevi jübilesini yaptı. Aynı yıl Ankara’da verdiği büyük konser de son live Ersen performanslarından biri olarak kayda geçti.
1993 yılında ise artık patlama iddiasına girmiş olan popüler müziğimizin köken itibari ile Dadaşlar ve Kurtalan Ekspres’ten gelen yükselen değeri Ufuk Yıldırım’ın düzenlemeleri ile “Ersen Ustadan Kuru Fasulye” albümü yayınlandı. Şarkı formunda ilerleyen albümde Ersen’in eski söyleyiş tarzına kavuşmuş olması ve finalinde bir Aşık Veysel şiiri olan “Senin Yolunda” ile bir Anadolu Rock selamı vermiş olması manidardır.
1996 yılında Aytaç Düzgit’in besteleri ile yeniden albüm yapmaya niyetlenen Ersen, birkaç televizyon programında bu şarkıları gitarı ile seslendirdikten sonra emekliliğini bir süre daha uzatma kararı aldı.
2002 yılında ise Ersen, bu kez içerisine girdiği manevi atmosferin tesiri ile bu kez “ilahi rock” ile yeniden sesini duyurmayı bekliyor. Yani 1980 yılında Doğan Şener’in “Hatamızı Bilmeden Çekiyoruz” plağı ile ilgili eleştirisinde ifade ettiği gibi, “Bu Ersen’de Hayat Var. Durup durup birşeyler çıkarıyor.”

Münir Tireli - Munimonde

Hiç yorum yok: