2 Mart 2012 Cuma

Anadolu Pop'un Doğuşu


Anadolu Pop akımının nasıl başladığı aslında bu kapsamda olup bitenin  folk düzenlemeleri akımıyla ne denli ilgili olduğunun ortaya konulmasını gerektirir. Metamorfozun zaruri bir durağı ve fırlatma rampası olduğuna göre bu kavramın ortaya konuluşunda açıklığa muhtacız.

Folk düzenlemeleri denilince farklı kulvarlarda yer almış isimlerin ortaya koyduğu bol miktarda örneği arka arkaya sıralamak mümkündür. Türk Beşlileri, Celal İnce'nin Fritz Kerten eşliğinde söylediği "Adanalı", Gönül Yazar'ın Kervansaray Gazinosu programında söylediği türküler, İlham Gencer'in 1959'da konserlerinde Ayten Gencer (Alpman) ile seslendirdiği "Yavuz Geliyor Yavuz", Erol Büyükburç'un Eminem'i (Kadri Ünalan düzenlemesi), Doruk Onatkut'un Kara Tren ve Burçak Tarlası düzenlemeleri aklımıza ilk gelen örneklerdir.

Tabii ki folk düzenlemelerinin müzikal yönelsemenin merkezine oturtulduğu Altın Mikrofon Yarışmaları da folk düzenlemeleri mantığının oturmasına  yardımcı olmuş unsurlardır.
Peki bu durumda Moğollar'ın 1969 sonunda "anadolu pop" ismiyle telaffuz ettikleri yeni akım bütün bu birikimin farklı bir isimle yeniden sunumu mudur?

Bu akımın getirdiği önemli farklar bulunmaktadır:

1- Yerel sazların müziğe entegrasyonu (Burçak Tarlası'nda intro nitelikli saz veya Erol Büyükburç'un Uçun Kuşlar denemesinde aynı partiyi ezberlemişcesine çalan saz kastedilmemektedir.)

2-Uyarlanan yerel sazların otantik halinin dışında da kullanımı (Örneğin: Moğollar'ın ilk plaklarında kullandıkları romen kavalları ve saz icraları)

3-Batı sazlarının doğuya eğilim göstermesi ( Örneğin: Murat Ses'in orga uyarladığı Binali Selman etkileşimli zurna yürüyüşü)

4-Melez beste üretimi; yani folk düzenlemesinin bir adım önüne geçilerek ulusaldan evrensele ulaşma güdüsüne dayalı yerli beste üretimleri (Murat Ses'in plaklaştırılmayan, ancak ilk anadolu pop bestesi olarak bilinen 4'lü ve 5'li aralıklardan meydana gelen vokal partisyonlarını içeren "Sürülerle Kuzular" ve enstrümental çalışması "Yalnızlığın Acıklı Güldürüsü" ve ilk plaklaşan sazlı sözlü çalışma olan Cahit Berkay bestesi Mountain and Boy (Dağ ve Çocuk) bu kapsamda ilk çalışmalardır.)

Anadolu pop isminin basın önünde telaffuz edilmesinden önce de Murat Ses'in bu ekolün teorisini ve uygulama alanlarını incelediğini ve bu konuda çalışmalara giriştiğini görebiliriz. 1967 yazında Siluetler'den davulcu Aydın Daruga ve vokalist ve gitarist Aziz Azmet ile ayrılan Murat Ses, Ağustos ayı içersinde bas gitarist Nejat Özyılmaz'ı (Neco) da yanına alarak  Moğollar grubunu kurmuştu. Grup, Anton Oskamp adlı bir Hollandalı menajer ile birlikte çalışmaya başlamıştı. Oskamp'ın nişanlısı olan Loisse, Ege Telgraf gazetesine verdiği bir demeçte topluluğu İzmir Fuarı'nda bir klüpte Türk ve şark müziklerinden derledikleri çalışmalarını dinleyerek keşfettiklerinden bahsediyordu. Topluluğun Beatles'ın "Revolver" ve "Sergeant Pepper Lonely Hearts Club Band" albümlerinde yer alan Hint esintili "east and west" çalışmalarıyla getirdiği rüzgarın çok daha ötesinde bir etki oluşturmasını bekleyen Hollandalı menajer, bu konuda en büyük etkenin  grubun Türk ve Arap müziği konusundaki bilgisine bağlıyordu.

Bu konuda Murat Ses de 1969 yılında çıktıkları bir anadolu turnesinde "...Peki bizim halk müziğimiz Hint müziğinden alt seviyede midir? Hayır, tamamen aksine. Fakat bizde bu işe el atan olmamış." diyor ve Atatürk'ün devrimlerinin diğer uluslara örnek olması gibi ülkemizin de melez bir müzik duruşu ile çevre ülkelere örnek olması gerektiğini ifade ediyordu. Moğollar'ın oluşturduğu dalga gerçekten de çevre ülkeleri için öncü ve ileri bir adım oldu. Nitekim günümüzde yayınlanan asya bazlı psychedelic toplama albümlerde ülkemizin özgün tınılar bulma konusunda pasifik ülkeleri dahil en özgün sentezi yakalayan ülke olduğunu görüyoruz.

Topluluğun 1967 yazındaki enstrüman dağılımını incelediğimizde, saz ve yaylı tambur henüz devreye girmese de topluluğun tulum adlı nefesli sazı gruba entegre ettiğini yine Ege Telgraf Gazetesi'nden öğreniyoruz. Bu enstrümanı çalan ise vokalist ve solo gitarist Aziz Azmet idi.

Meteorlar, Siluetler ve Moğollar gruplarında birlikte çalışan Murat Ses ve Aziz Azmet özellikle Moğollar'ın beste üretiminde  grubun "Lennon- McCartney"i olarak grubun   taşıyıcıları oldular. Anadolu Pop misyonu ise Aziz Azmet'in batıya yönelik duruşu nedeniyle Murat Ses tarafından sürdürüldü. 1967 Ağustos'unda yola çıkan ekip zamanla Selçuk Alagöz Orkestrası'ndan üç müzisyen alarak yollarına devam ettiler. Topluluğun "east and west" akımının uzantısı olarak psychedelic mantıklı olarak şekillendirmeye başladığı tını, 1969 yılında Murat Ses'in sadelik anlayışına dayalı olarak yaptığı revizyonla sahne gösterilerinde ve düzenlemelerde minimalist vurgu ön plana çıktı. Murat Ses'in bugün yaptığı New Music çalışmalarında (Electric Levantine) dahi hissedilen sadelik ülkemizde Terry Riley, Steve Reich, Philip Glass gibi isimler henüz bilinmezken minimalizmin hem de bir rock grubu çerçevesinde ilk örneklerini verdi.

Murat Ses, anadolu pop anlayışını farklı müzikal ekoller içerisinde sürdürmeyi bilmiştir. Bu ekol değişikliklerine rağmen ana ekol, her zaman anadolu pop olmuştur. 1967-1969 arası psychedelic "anadolu pop", 1969-1972 arası minimalist "anadolu pop", 1972 yılında progresif "anadolu pop" kavramı Moğollar bünyesinde geçerli olmuştur. Konser uygulamalarında "progresif anadolu pop" kavramına yer verilse de Ses'in gruptan ayrılışı ile birlikte bu uygulama rafa kaldırılmıştır. Öte yandan "progresif anadolu pop"  kavramının en önemli örneği "Ağrı Dağı Efsanesi" daha sonra adını vereceği grup başta olmak üzere Kurtalan Ekspres ve Dostlar gruplarının repertuvarında müzikal düzeyi yükselten bir baş yapıt olarak yerini almıştır.

Anadolu pop, 1976 yılında Moog ile tanışarak bu kez space rock formatında sol yumrukların havada olduğu ortamlarda bile kendini kabul ettirmeyi başarmıştır. 1990'dan günümüze kadar geçen dönemde ise electric levantine adı altında minimalizm ve elektronikle büyük buluşmasını yapmış ve "çağdaş yetişkin müziği" başlığı altında Murat Ses serüveni içerisinde son haline ulaşmıştır.

Anadolu pop'un getirdiği en önemli fayda hiç kuşkusuz beste yapan müzisyenin armonik kalıplar içerisinde oluşturmak istediği eser ile ilgili bir şekilde yerli düşünme becerisi kazanmasıdır. Bu kapsamda melez bir duruş, Türkiye'de bulunmanın ve bu ülkenin havasını solumanın kendiliğinden getireceği Türk refleksi bir bakıma anadolu pop ile birlikte müziğimizde yerini bulmuş ve kurumsallaşmıştır.

Öte yandan Türkiye'de bu akımın telaffuzuyla birlikte akla gelenler ya nostaljiden geçim sağlayan "comeback"ler, ya da 33'lük tespih çeker bir edayla şarkı söyleyen lümpen şarkıcılar...Yazılı müzik tarihimizin nesnel bir biçimde ortaya konulması bir yana özgün metinlere dayanılarak çalışma dahi yapılmaması nedeniyle günümüzde yanlış kişiler, yanlış misyonlarla özdeşleştirilmektedir.  Böylelikle de hem batıdan hem de doğudan habersiz garabetlere dolaylı bir icazet de anadolu pop misyonunu sahiplenen her zaman genç kalamamış beyler tarafından verilmektedir.

Bir anlamda Anadolu Pop, artık Anadolu'da yaşamıyor. Ancak, yerlilik sağolmalıdır bir yerlerde, pek tabii...

Münir Tireli - Bir Metamorfoz Hikayesi (Arkaplan - 2005)

Hiç yorum yok: