9 Mart 2012 Cuma

Bir Şey Yapmalı... (Moğollar Üzerine Taner Öngür ile Söyleşi) (Bir Adım Dergisi Sayı:1)

BİR ŞEY YAPMALI...


1968’in özgürlük ortamında yeşeren, yıllardır yaptıkları müzik çalışmaları ile toplumsal sorunlara değinen Moğollar: “Doksanlı yıllarda ülkenin sorunlarına, ülkede yaşanan acı tatlı her türlü şeye daha duyarlıydık ve bütün bunlar müziğimize aksetti.”Susurluk'la ortaya dökülen karanlık ilişkilere ve kişilere karşı, kitlelere "Bir şey yapmalı" mesajı veren Moğollar, 1990'dan sonra yaptıkları çok sayıda şarkı ile toplumsal sorunları yansıttılar... Onların toplumsal sorunlarla ilgili müzik yapımları taa altmışlara dayanıyor.

Altmışlı yıllardaki özgürlük ortamından doğan Rock&Roll, yeni kuşağın temsilcisi oldu. İnsanının bedeniyle ve ruhuyla barışık yaşamasını savunan hippilerle, beat'ın (yerleşik yaşamı reddeden) temelini attığı karşı-kültür, tüm dünyada yarattığı gerek özgürlükçü ruhuyla gerek biçimiyle altmışlı yılların yaşam tarzı oldu. Org ve armonide Murat Ses, bataride ve davulda Engin Yörükoğlu, basta ve kemanda Hasan Sel, gitar saz ve yaylı tamburda Cahit Berkay, sologitar ve vokalde Aziz Ahmet’ten oluşan grup 1967’de kuruldu. Rolling Stones, Beatles, Animals gibi grupları dinleyerek, yurt-dışında müzik yapmayı amaçlayan Moğollar'ın müziğe nasıl başladığını, grubun yetmişlerdeki gitarcısı, söz yazarı Taner Öngür şöyle aktarıyor:

"Türkiye, 27 Mayıs devriminden sonra, görüp görebileceği en demokratik Anayasa'yı yaşadı. Bu arada dünyada da ilk defa globalleşmenin etkileri başladı. Elvis Presley'den sonraki en büyük rock&roll starları, Beatles, Rolling Stones gibi gruplar ortaya çıktı. Dünyanın her ülkesindeki gençler de böyle bir şeyi ülkelerinrde de yapmak istediler ve gruplar kurulmaya başladı”.

Grubun, "Moğollar” ismini alması tamamıyla tesadüf. İzmir'de tanıştıkları Hollandalı bir müzik yazarıyla sohbet ederken, konuşma sırasında “Moğollar olsun” fikri ortaya atılmış ve ismi öyle kalmış. O dönemdeki koşullara göre, Türkiye’den çıkacak bir grup için “Postlar, sakallar, saçlar, kılıçlar, kalkanlar, vahşi bir görüntü”nün cazip geleceğini düşünmüşler.

"Niye müzikte böyle bir kişiliğe büründünüz?” sorusunu ise Berkay “60'lı yıllarda gençtik, biraz havaiydik. Dünyadaki barış hareketleri, özgürlük rüzgarı, Vietnam Savaşı, Vietnam Savaşı’na karşı tepkiyi biz de hissettik. O tepkiye bütün yüreğimizle katılıyorduk. Müziğe ilk başladığımız yıllarda Elvis Presley, Beatles, ardından Rolling Stones, Pink Floyd vb. gruplar dünyayı etkiledi. Protest yönleri de vardı ama müzik de yaşamın bir kesimi. Yaşanılan şeyden birtakım kesitler alınabilir. Herkes kendini rahat hissetti. Belli kalıpların içinde şarkı yazmak değil de ne yaşıyorsa onu yapmak. Karacaoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın, şarkılarında, türkülerinde ne demek istediklerini anladık. O türküler başka şeyler ifade etmeye başladı” diye cevaplıyor.

Hürriyet Gazetesi tarafından düzenlenen Altın Mikrofon Yarışması’nda üçüncü olan Moğollar, ilk 45'lik plakları “Ilgaz”ı yaptılar.

Anadolu Pop'tan Anadolu Rock'a...

70'li yıllara damgasını vuran Anadolu Pop'un isim babaları Moğollar, aynı yıllarda Anadolu'ya turneler düzenleyerek, solo konserler vermişler. Gittikleri yerlerde halk müziği ile ilgili çalışmalar yapan kişilerle görüşüp, malzeme toplayarak, turne sonunda bu müziğe "Anadolu Pop" demişler. Bu türdeki ilk plak, "Dağ ve Çocuk"u çıkartmışlar. "Moğollar'ın ilk yaptığı şarkılar genelde şarkı değilde enstrümantal müzikti. "Dağ ve Çocuk" u yapmışlar... Yaptıkları müziğe isim konulması ile birlikte yeni bir akımın temsilcisi olduklarını ifade eden grup üyeleri, "Ondan sonra bu türde çalışmalar başka gruplar tarafından da çoğaldı. O yıllarda Anadolu Pop dedik, çünkü pop kelimesi bugünkü anlamını taşımıyordu. Pop sanat (Pop Art)’tan gelen bir kavram vardı. Beatles'a da, Rolling Stones'a da, pop deniliyordu. Sonuçta rock’tı. O yüzden 1993'te bir daha biraraya geldiğimizde Anadolu Pop ismini Anadolu Rock olarak değiştirdik. Çünkü artık yollar ayrılmıştı..." diye anlatıyorlar.

"Müziğimizde kişilik olsun istedik!"

Berkay, "Amacımız, yurtdışına çıkıp isim yapmaktı. Yurtdışına batı tasvirli bir müzikle gittiğimiz zaman orda kolay kolay yer edinemeyeceğimizi biliyorduk” diyerek, müzik anlayışlarını da “Armonileri, ritim yapıları tamamıyla Anadolu'dan kaynaklanan, beraberinde yine Anadolu'dan üremiş bağlama, kabak kemane, davul, kaşık, folklorik enstrümanlarıyla Batı müziği enstrümanlarını harmanlayıp ortaya çıkan saund'un orda çok ilgi çekeceğini düşünüyorduk..." diye açıklıyor.

Nitekim Fransa’ya gittiklerinde, 1971’de araştırmacı-sentez sıfatını yaptıkları müzikte taşıyabilen bir grup olarak, aldıkları “Grand Grix Du Disque Academie Charles Cross” ödülü de onların bu düşüncelerini haklı çıkarmış. Ardından bu ülkedeki üç büyük plak şirketinden teklif almış ve bir albüm yapmışlar.

"1976'da müziğe nokta koyduk!.."

Para sorunları nedeniyle Türkiye’ye dönmüşler. Siyasi sloganlar içeren bir müzik türünü, sol kesimi tercih etmişler ve bir süre Cem Karaca ile çalışmışlar. "Namus Belası, Tamirci Çırağı, İftarname, Çökertme" birlikte yaptıkları şarkılardan birkaçı... Berkay, “1976’da ne Türkiye'de müzik yapılabilecek ne bir ortam ne de bizim Fransa'da gücümüz kalmıştı” diyerek bir süre müzik çalışmalarına ara verdiklerini dile getiriyor.

Film müzikleri...

Moğollar deyince kimimizin aklına izlediğimiz Türk filmlerindeki derin ezgili müzikleri yapan Cahit Berkay gelir. Kimimiz belki biliriz belki bilmeyiz ama izlediğimiz filmlerin müziği çok tanıdık gelir. Berkay, şimdiye kadan 149 tane uzun metrajlı filme ve 58 tane de dizi filme müzik yapmış. Yönetmen Atıf Yılmaz’ın teşvikiyle 1974 yılında başladığı müzik çalışmalarını yıllarca sürdürmüş. Geçtiğimiz yıl “Cahit Berkay Film Müzikleri-Volume 1” diye birincisini çıkardığı kasetinde ünlü film müzikleri yeralıyor. “Al Yazmalım Selvi Boylum”, “Çiçek Abbas” ve “Koltuk Belası” gibi ünlü Kemal Sunal filmlerinin müziklerinin yeraldığı film müziklerinin ikinci serisi de geçtiğimiz haftalarda çıktı. Berkay’ın ayrıca “Yaprak Dökümü” gibi TRT dizilerine yaptığı çok sayıda film müziği çalışması bulunuyor ve film müziklerini serisini Volume 7-8'e kadar sürdürmeyi düşünüyor.

Kuralım mı kurmayalım mı derken... "Moğollar birleşsin!"

Grubun elemanları yıllarca yurtdışında kalmışlar ve doksanlarda “Kuralım mı kurmayalım mı derken” Leman Dergisi'nde Kaan Ertem'in ‘Moğollar birleşsin, bir konser versin’ diye açtığı kampanya grubun birleşmesinde etken olmuş. Öngür, “Deneyelim mi dedik. Serhat Duruk’u aldık. Eskiden dört basamak gittiysek dördün üzerine beşinci, altıncı basamakları koyabileceksek çıkalım, dedik. Ben Almanya'da müzikle uğraşıyordum. Engin, Fransa'da caz gruplarıyla., Cahit Berkay film müzikleriyle uğraşıyordu. Biraraya gelince zorluk çekmedik" şeklinde grubun tekrar biraya gelmesini anlatıyor..

Dörde Özlem: "Özgürlük, demokrasi, insan hakları, doğaya sahip çıkalım!..”

1992'de tekrar biraraya geldikten sonra Moğollar, toplumsal sorunları dile getiren şarkılar yaptılar. Kendi deyimleriyle insanların kafalarında küçükte olsa soru işaretleri bırakmayı amaçladıklarını belirterek, yaptıkları "Dörde Özlem"i, “Özgürlük, demokrasi, insan hakları, doğaya sahip çıkalım. Bu onları özlemi ifade eden enstrümantel bir parça idi.“ şeklinde açıklıyorlar.

Dinleyiverin gari!

Moğollar, 1990’larda Türkiye’nin gündemine oturan sorunları hicveden parçalar yaptı. “Dinleyiverin Gari”, "Birşey Yapmalı”, Keyfim Yerinde", "Ölüler Altın Takar mı?", “Kanıtlar Kanattı” , "Bir İleri Bir Geri", “Demokrasi Az Sonra” gibi parçalar yaptılar. Bu şarkılar kimi zaman Bergama köylülerinin mücadelesini anlattı, kimi zaman “Devletin malı ne tatlı, seçilmiş vekiller bizden meşin suratlı” diyen seçilmişlere olan tepkiyi dile getirdi. Belki de bunlar içinde “Demokrasi Az Sonra” adlı şarkı, yıllarca boş vaadlerle idare edilen bir toplumun yakarışlarıydı:

"Niçin kapatıldı Köy Enstitüleri, hani demir ağlarla örecektik ülkeyi, faili meçhuller, ne tür failler? Sonunda da nokta insan hakları, demokrasi az sonra... Alavere dalavere...”

Bu toplum hep cılkı çıkan şeylerle, konularla mı uğraşacak?

Moğollar’a, Türkiye’de müzik yapıyoruz diye televizyon ekranlarında boy gösteren şarkıcılarımızın(!) yaptığı bugünkü pop müziği sorduk. Öngür, müziğin bu kadar düzeysizleştirmesinden şikayet edercesine bir sitemle, “Pop müzik, bir eğlence müziği. O kadar düzeysizleşti ki... Pop müziğin en değerli sanatçıları bile örneğin Sezen Aksu bile abuk sabuk şeyler yazıyor. Sezen Aksu’nun Tarkan’a yazdığı, ‘Yakalarsam mucuk, mucuk’ ne demek? özellikle gençlerin hafifçe tüketebileceği, yavaş yavaş kendisini de geliştirebileceği bir müzik türü olmalı. Beatles da pop müzik yapıyordu. Ama bir şarkısında ne diyordu ‘I want your hand’ (Elini istiyorum). On beş yaşında bir çocuk bunu söylemek istiyor. Bunu dile getirmek istiyor bu çok saf ve temiz bir duygu. Aradaki seviye farkına bakın. ‘Yakalarsam’ ne demek? bunun arkasında bir şiddet var, zor var. Bunu pompalayan şarkılar yazıyorlar. Bu bunu yapanların da suçu değil, biraz medyanın suçu; çünkü medya buldu mu sonuna kadar kullanıyor. Şimdi ‘Neremi neremi’ diye bir fırtına esiyor. Medya buna önem vermese bu noktaya gelmeyecek.”

"Bir Şey Yapmalı" ÖDP'nin şarkısı oldu..

Susurluk olayının ardından yapılan “Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık” eylemlerinde kitleler, ortaya çıkan karanlık ilişkilere karşı Moğollar’ın “Bir şey Yapmalı” parçasını kullandı. Işık söndürme eylemlerinin sloganı haline geldi. Şimdi ÖDP seçim çalışmasında “Bir Şey Yapmalı” şarkısını kullanıyor. Bu konuyla ilgili görüşlerini de Öngür, şöyle dile getiriyor:

"‘Bir Şey Yapmalı’yı çıkardığımız zaman daha Susurluk kazası olmamıştı. Susurluk olayından sonra, her gece 9'da ışık söndürme kampanyasında farkettik ki; çoğu radyolar, evlerdeki herkes, hoparlörü dışarı koyup, bu parçayı çalmaya başladı. Çok hoşumuza gitti. Çünkü bu zorlama değildi. Susurluk olayında çetelere karşı en etkin eylemleri yapan ÖDP ile toplantılar yaptık. Onlar da bizim bu parçayı kullandılar. En son, doğal olarak seçimler için de kullanıyorlar.”

"ÖDP'ye nasıl bakıyorsunuz sorumuza” ise, Öngür “Destekliyoruz. Ama biz genel olarak solun, Türkiye'de biraraya gelmesi taraftarıyız” diyor. Berkay ise “ÖDP kafamızın kavuştuğu fikirlere sahip ve dolayısıyla tüm politikalarını destekliyoruz” diyerek, Türkiye'de otuz yıldır büyük parti gibi ortada dolaşanların ÖDP'nin ortaya koyduğu ve savunduğu tezleri ıskaladıklarına dikkat çekerek, “Yıllarca yaptıkları icraat belli. Kendi menfaatlerini toplumun menfaatlerinin önüne koyuyorlar. ÖDP’yi ıskalamadan önce dönüp de fikirlerine, projelerine, teorilerine baksınlar” diyor.

Türkiye’de protest müzik zayıf!

Yaptıkları müzikle Türkiye’deki gerçekleri hicvettiklerini vurgulayan Berkay’a göre Türkiye’de protest müzik zayıf. Anadolu’da protest müziğin olağanüstü bir tarihçesi olduğuna değiniyor:

"Pir Sultan Abdallar'dan gelin, Karacaoğlan’a, Aşık Mahsuni’den Ruhi Su’ya kadar, düzenin yanlış işleyen veyahut sömüren, insanları mutsuz kılan veya onlara her türlü negatif işlevleri yapanlara karşı çıkış Anadolu'da asırlara dayanır. 1970'li yıllarda Cem Karaca vardı. Biz bir dönem çalıştık. 90'lı yallarda Aşık Mahsuni var ama yumuşamış...”

Öngür de, "Türkiye'de rock müziği yapanları yoğurtlaştırdılar” diyerek, kökeninde bir başkaldırı olan bu müzik türünün zayıflatıldığını düşünüyor; “Türkiye'de rock yapıyorum diye ortada bir sürü dolanan birçok müzisyen var. Rock'ı sadece ser müzik, gitar, sound alıp yapanlar var. Rock, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir müzik türü. Yaşadığımız hayat öyle. Kentlerin merkezlerinden tutun varoşlara kadar yaşanan gerçeklik çok yoğun. Protest edilecek çok şey var. Kimse bu konuda müzik yapmıyor. Yaşadıkları hayatla ilgisi olmayan abuk sabuk şeyler yapıyorlar”

Berkay da son günlerde türküleri alıp rock formatında sunanların başlangıç olarak iyi olduğunu savunuyor ama onları eleştirmekten de kendini alamıyor: “Kentlerin merkezlerinde yaşayan insanlar, rock’ın yüzeysel taraflarını alıp müzik yapıyorlar. Bu tekrarlanırsa yanlış demektir. Kendimizi örnek gösterebiliriz. ‘Dinleyiverin Gayri’ şarkısı Orta Ege formatında. Mani geleneğini sürdüren bir şekilde hem müzikal form olarak hem de halk şiiri ve halk müziğinden yola çıkarak yapılmış bir rock parçası. Bunlar bugünün şarkıları, bugünün hayatını anlatan ama binlerce yıllık folklor geleneğini sürdüren, bunun yanısıra şiir olarak halk şiiri formatında olmasına rağmen rock olarak çerçevelenmiş bir müzik türü. “Biz babaları örnek alıyoruz” diyorlar, örnek almak doğrultusunda samimi olduklarını zannetmiyorum. Gerçekten örnek alsalar işin bu tarafına da bakarlar. Medyanın ve plak şirketlerinin oyuncağı haline geliyorlar.

Yeni çalışmalar...

Geçen yıl otuzuncu yılını kutlayan Moğollar, “30. yıl” adı altında bir albüm hazırlamışlardı, best of niteliğinde ve kendi deyimleriyle adı best of olmayan. Altmışlı ve yetmişli yıllarda yaptıkları parçalardan oluşan bir albüm çalışması yapıyorlar. Bu albüm, Moğollar’ın geçmişteki sevilen şarkılarından derlenen yaklaşık 25 tane parçayı içerecek.

Saçları yine uzun. Altmışlarda müziklerini yansıyan ruhu yeniden hissediyorlar; fakat bu sefer daha fazla sorumluluk hissediyorlar. Çünkü, hayat çok yoğun ve yapılacak çok şey var!


(Bir Adım Dergisi Sayı:1)


Hiç yorum yok: